Bahçe




Yaprakları bir prenses elbisesi gibi toprağına doğru dökülmüş, dünyanın en mavi ve en turuncu renkleriyle ışıldıyordu. Diğer çiçekler yeşil, mavi, kırmızı, sarı tüm renkleri içinde barındırırken o sadece iki renge adadığı tüm güzelliği ile oldukça mütevaziydi.Turuncunun içinde açan mavi gözleriyle, kendisinden daha az mavi gökyüzüne doğru baktı. O kadar huzurlu görünüyordu ki yanına yanaşıp, rahatsız etmeye çekindi. Ayakları geri geri gitti.

Demet'in menekşeden etkilendiğini gören Kırmızı Papatya hemen neşe ile söze açıldı.

- Sana gördüğün her şeyden etkileneceğini söylemiştim. Buralar senin geldiğin dünyadan çok farklı.

Dünyanın en mavisi üzerinde yeşerince telaşlandı.

- Şişşş rahatsız ediyorsun çiçeği, sessiz ol.

- Peki o zaman biraz uzaklaşalım da sana bu menekşenin hikayesini anlatayım.

Mavi menekşe gözlerini yeniden gökyüzüne dikti. Demet ve Kırmızı Papatya bu ışıltılı güzellikten sessizce uzaklaştı.

- Neden turuncu? Neden mavi?

Kelimeleri ağzına tıkanan Papatya bu soruyla birlikte heyecanla anlatmaya başladı.

- Hep mor bilirsiniz menekşeleri, oysa onların o kadar çok rengi vardır ki... mavisi, kırmızı, yeşili...

Demet yine sözünü keser papatyanın.

- Niye hep gökyüzüne bakıyor?

- Çünkü ona hasret. Sadece gökyüzüne değil o uzaklara bakmaya hasret.

Her türlü çiçeğin yetiştirildiği özel botanik bahçesinde açmış gözlerini. Tüm çiçekler güne şarkılar söyleyerek başlıyor, gülücüklerle geçen günün sonunda huzurla uyuyorlarmış. Bazen aralarından ayrılanlar olurmuş. İnsanlar gelir, bazı çiçekleri alır, giderlermiş. Birgün bizim menekşeyi de almışlar. Daha az çiçeklerin bulunduğu, güneşin çok az uğradığı, şarkıların yerini hüzüne bıraktığı bir yermiş burası. Çok kalmamış orada da. Önce genç bir delikanlının eline, oradan da genç bir kızın eline düşmüş.

- Ay ne romantik.

Dünyanın en önemli hikayesini anlatıyormuş gibi konuşan papatya, hızının kesilmesine bozulur. Ama Demet'e aldırmadan devam eder.

- Ay ne kadar güzel bir çiçek bu, turuncu ve mavi, diye haykırmış genç kız. Beğenilen menekşe de çok mutlu olmuş, gülümsemiş. Genç kız ona bir isim dahi koymuş, Turma demiş. Turuncunun tu'su, mavinin ma'sı.

Demet çok iğrenç birşey görmüş gibi.
- Iyy ne kadar bayağı.

Papatya devam eder.
- Çok basit ve uyduruk olsa da sevmiş bu ismi güzel menekşe. Ama sonrasında kabus dolu günler başlamış. Turma'yı dört duvarın arasına hapsetmişler. Sadece dört duvar olsa iyi. Etrafa gereksiz kötü enerji ve sahte ışıklar yayan makineler insanlardan iyiymiş.

Sürekli bağıran, çağıran, durmadan birşeyler peşinde koşan bu insanlar, o kadar mutsuzlarmış ki yüzleri sürekli asık geziniyorlarmış. Bazı zamanlar gizlice ağlayanları da olurmuş. Sabahlara kadar çalıştıkları da olurmuş. Bazen de gece karanlığında çıkar Turma'yı kağıtlarla, makinelerle dolu odada bırakırlarmış. Huzur bulurmuş o zaman Turma.

Bir masanın üzerinde, kağıtlar çıkaran bir makinenin hemen arkasında duruyormuş. Görüş alanında sadece makine ve kağıt varmış. O da vakitlerini önündeki kağıtları okuyarak geçirirmiş. Birgün kağıtların birinde "Ormanları tüketmeyelim, kağıt kullanımını azaltalım" yazılarını okumuş. Bunun üzerine Turma çok sinirlenmiş. Doğanın korunması gerektiğinden bahsedip, kağıtları bu kadar ziyan eden bu insanlara çok öfkelenmiş. Hem mutsuzlar, hem de hergün buradalar, deyip koparmış köklerini toprağından. Kaçmış bir aralıktan.

Buraya geldiğinde mavisi kara, turuncusu kirliydi. Ama uzaklara bakmak ona iyi geldi.

- Çok sıkıcı bir hikayesi varmış, diyerek hikayeye son verir Demet. - Hadi Aslı'yı bulalım kim bilir nerede? Belki yabani bir çiçeğin pençesinde...

- Of amma da stresli bir insansın.

- Ben çocuğum tamam mı. Daha küçüğüm. Korkmam çok doğal.

- Hımm enteresan. Büyükler de korkar halbuki.

Demet korkuyla çığlık atar. El parmakları dal gibi uzamaya başlamıştır.

- Neler oluyor bana? Ne yaptın bana?

- Hah işte dönüşüm başladı.

- Ne dönüşümü?

- Bu dünyaya gelen insanlar, bir süre sonra bir çiçeğe dönüşürler.

- Hayır, olamaz.

Demet dallı parmakları ile yüzünü kapatır ve ağlamaya başlar.

Yorumlar

  1. Devamı gelirse çok eğlenceli bir hikaye olacak gibi duruyor. Alice harikalar diyarındaki gibi ilginçlikler görebiliriz.

    YanıtlaSil
  2. alice yorumunu sevmedim ama bu hikayenin öncesi de var, sonrası da. 100 üzerinden 50 puan sana :P

    YanıtlaSil
  3. Boynu bübük bi papatya olduğuma bakma.... diye giden bi parça vardır o aklıma geldi.
    çok güzel olmuş ;)

    YanıtlaSil
  4. Özge canım benim, benim diye meil atmana gerek yok ben senin kelimelerini en öteden seçerim. :P

    papatyaların başı hep dik olsun, gülen yüzleri de hiç solmasın. hatta tüm dünya kardeş olsun. kalleşler kelle olsun. bananee bananee böyle olsun.

    YanıtlaSil
  5. selam
    blogunuzu tesadüf gördüm begendim.Söz resimlerinizi gördük, nişan resimleri nerede? mutluluklar

    YanıtlaSil
  6. ömür boyu mutluluklar diliyorum...çok cici bir gelin ve damat olmuşsunuz.Fotoğraflara nikah anı ve düğünüde eklerseniz seviniriz....

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar